Hayatımızdaki Hayali Karakterler - 1 - Bloklu-Yorum

Son Haber

29 Eylül 2015 Salı

Hayatımızdaki Hayali Karakterler - 1




   Süper kahramanlar, hayatımıza 1929 yılında yayınlanmaya başlayan BATMAN çizgi romanı ile birlikte girmiş ve günümüzde yayıncılarına ve film stüdyolarına milyarlarca dolar para kazandıran bir sektör haline gelmiş çizgi karakterler. Bir tarafından hepimizin bir şeyler bildiği, bizim bu şiddetli yaşamımızda bir nebze olsun kaçış ve rahatlama unsuru olarak kullandığımız hayali kahramanlarımızdırlar. Birçok farklı karakterler olmasına rağmen yaşamlarımıza uygun olarak bir kaçını severiz. Bazılarımız çocukluğumuzdan beri Superman’i tanırız. Batman son filmleri sayesinde geniş halk kitleleri ile tanıştırılmıştır. X-Men grubu 1960lardan beri hayatımızda bazı sorgulamaları getirmiştir. Hatta milli duygularımızı kabartan Yenicheri karakteri ile bizden olan bir karakter bile hayatımıza girmiştir.

   Peki neden severiz? Gerçekten kendi hayatımızda yaşadığımız sorunları insanoğlu neden hayali kahramanlar ile atlatmaya çalışmaktadır. Öyle ya yaşadığımız dünyanın geçmiş tarihini ele alacak olursak birçok gerçek insanı örnek almak ya da bu kişilerin hayatlarını takip etmek yerine bir insanın hayalinden çıkmış bir hayali karakteri neden yaşamımıza sokmak isteriz. Macera duygusu mu, heyecanlı yaşamlarını, çözdükleri sorunlar mı yoksa aslında arka planda anlatılan bizim de yaşayabileceğimiz sorunları yüzünden mi? Evet bir bakıma Örümcek adamı mahallemizin bir insanı yapan şey aynı zaman da bu değil midir? Yan komşumuzun –gerçi Türkiye için biraz zor ama – akıllı ve kendini yaşama hazırlamaya çalışan bir insanıdır. Bütün o yaldızlı hareketleri çıkardığımızda çizgi romanda elimize kalan seven, aşık olan, sorumluluk duygusu bulunan, normal bir insan kalmaz mı? Para sorunu vardır, kaybettiği çok sevdiği insan vardır, aşk hayatında reddedilir, sever ve sevdiğine karşılık aldığında bizim yaptığımız ya da yapabileceğimiz davranışları gösterir, iş hayatında patronunda azar yer, daha iyisini yapmak için çaba gösterir. Bunları zaten bizde yapmıyoruz muyuz? Hem de her gün bunları yaşıyoruz. Bütün karakterlerin kavga veya yaşadıkları o maceralarının ardında aslında bir dram her zaman yok mu, ve biliyoruz ki dramlar dünyada bizleri olaylara bağlayan en büyük unsurlar değil midir? Kemal Sunal’ın Charlie Chapline’in eserlerinde aslında komik bile olsa dramlar yansıtılmaz mı? İşte çizgi romanların bizlerin hayatına soktuğu bu karakterlerin de yaşadıkları dramlar ve bu dramlara karşı gösterdikleri asıl davranışlar bizleri onlara bağlar, bağlarken kendi yaşamlarımızdaki sorunlar ile birazda kaçış psikolojisine uygun olarak belki de çözüm bulmaya çalışırız.


   Herkes Batman’i bilir. Peki Batman’in ailesini kaybetmesinden daha öncelikli olarak yaşadığı ruhsal problemler ile neden tam olarak ilgilenmez. Evet, Batman birçok kötünün korkulu rüyası aslında kendi iç dünyasında kaybetme ve başaramama korkusu ile yaşamak ve bunları yaşarken belki aşırı korumacı tutumu ile çevresine karşı normal ilişkiler geliştirememiş bir bireydir. Ya Superman, dünyada tek olmanın vermiş olduğu yalnızlık sendromunu yaşadığı eve bile yalnızlık kalesi adını verecek kadar kötü durumda değil midir? O kadar fazladır ki bu durum mecburen sosyalleşmek veya en azından insanlar ile normal şartlar altında etkileşimde ve iletişimde bulunmak için Klark Kent isimli gerçek olmayan insanı yaratmak ve devam ettirmek zorunda kalmıştır. Çünkü daha fazla yalnızlık ve yalnızlığın getireceği ruhsal çöküntüyü ancak bu şekilde aşmaya çalışmaktadır. Bizlerin kendi iç dünyamız da yarattığımız ve aslında bizim olmak istediğimiz karakterlerimizin yansıması değil midir? Peki her gün yaşadığımız ötekileştirme, dışlanma, farklı olduğumuz için bizden nefret edilmesi durumu. Şöyle düşünün ABD de bir zamanlar ve belki de bugünlerde siyahi olmak sizin dışlanmanız için yeterli bir durumdu. Avrupa’da Çingene olmak ya da Yahudi olmanız şehir içinde yaşayamayacağınız anlamına geliyor ve bu nedenle getto lara sürülmeniz demek oluyordu. Türkiye’de 1980lerde kürt olmak, Uzak doğu’da beyaz ırktan olmak, Güney Amerika’da yerli veya eski uygarlık insanlarından olmak sizi nasıl bir konuma sürüklerdi. X-Men işte tam olarak bunları alt başlık olarak ele aldığından dolayı o yaldızlı unsurları çıkardığımızda elimize, bilinçaltımıza bunları sokmuyor mu? Sen farklısın o zaman sen yok edilmelisin. Bugün geldiğimiz çağda insan haklarından dem vururuz ancak kanunların oluşturduğu bu unsura acaba kaçımız içimizden gerçekten saygı duyarız. Bizler sen alevisin, sen Kürtsün, sen Ermeni’sin dediğimiz zaman onları birer mutant haline getirmiyor muyuz? Dediğim gibi her dram bizlerin içinde yaşadığı bir durumu anlattığı için hayali bile olsalar bu karakterleri bizlerin yakın arkadaşı olabilecek potansiyele getirmektedir. Bu nedenle günümüzde şirketler bizim bu zayıflığımız veya kaçış psikolojimizden yararlanarak para kazanmaktadır.

   Detaylı olarak ilerde tek tek ele almaya çalışacağım çizgi roman karakterleri ve yaşamımıza kattıkları ile aslında hiçte basit hayal ürünleri olmadığını açıklamaya çalışacağım. Eğer takip eder ve inceleme şansına, araştırma isteğine sahip olursanız kendi dünyanızdaki sorunlarınız ile mücadele edebilecek yaratımlarla karşılaşacaksınız. O zaman neden günümüz insanının fantazya eserlere 20 yy sonunda ve 21 yy başında ihtiyaç duyduğunu anlayacaksınız. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder