Shamless ve Türkiye'nin geleceği üzerine - Bloklu-Yorum

Son Haber

14 Eylül 2015 Pazartesi

Shamless ve Türkiye'nin geleceği üzerine



Günümüzün en büyük eğlencesi ve bizlerin sıkı sıkıya takipçisi olduğumuz diziler üzerine biraz yazmak, fikir yürütmek aynı zaman da toplumumuz üzerine çıkarımlar yapmak yerinde olur diye düşünüyorum. Amacım aslında dizilerden yola çıkarak yaşadığımız toplumu bugün veya yakın gelecekte etkileyebilecekleri noktaları kendimce anlatmak. Tabi bunu yaparken cosby ailesini örnek vermemiz uygun olmaz. Ne de olsa hem günümüzü yansıtmaması hem de yaşadığımız bu vahşi kapitalizm dünyasında yakın gelecekte yaşayacaklarımıza en uygun olabilecek diziyi de Shamless olarak belirledim. Diziyi Türkiye de yayınlayan kanal e2 kanalı. Buradan takip ederseniz eğer Rtük yayın ilkeleri nedeni ile bir çok sahneyi kaçıracağınız için hem konuyu anlayamazsınız hem de benim vereceğim çıkarımları anlamanız mümkün olmayacaktır. Ancak özellikle imkanlar dahilin de internetten indirerek ya da dizi kanallarından izleme şansınız olması durumunda gerçekçi bir toplum ve birey eleştirisi sunan bu gözde diziyi daha iyi anlayabileceksiniz. Yavaştan konumuza girmeye başlayalım artık.
Öncelikle kapitalizm nedir ve günümüze etkileri nelerdir bunu anlatarak başlayayım ki düşüncelerinizi oluştururken dikkat etmeniz gereken noktalara daha iyi bakış açınızı yerleştirebilme imkanınız olsun.
Kapitalizm; genel olarak muazzam ölçüde biriken sermaye artışı ile kar gayretine bağlı ilerleyen teşebbüs zihniyeti, teknolojik olarak gelişmeyi, kredi ve sermaye piyasasının birlikte çalışması olarak özetlenebilir. Ancak uygulamada, servet birikimi ile birlikte sınırsız kazanç ve sömürü hırsının getirdiği ekonomik sistem olarak açıklayabiliriz. Burada belirtilmek istenen; benim bir firmam ve düşüncemin olması, bunu ticari hayata sokmam, sonrasında bu ürünü veya teknolojik materyali üretmek için insanları uzun  saatler boyunca çalıştırmam, kişilerin haklarını vermeyerek aynı zaman da ürettiğim ürün/meta/teknolojik aletin alıcısı konumuna getirmem. Peki yaşadığımız ülkeye örnek vererek bunu nasıl anlatabiliriz. En yakın acı kapitalizm örneği SOMA madenlerinde kaybettiğimiz madencilerimizin durumudur. Firma teknolojik olarak imkanlar dahilinde var olan koruyucu yapıyı tesis etmez ve karını maksimize eder, insanları normalin üzerinde saatlerde çalıştırır, dayı sistemi ile ellerinde olabilecek haklarını olabildiğince vermemeye çalışır sonuçta firma ve ortakları kar ederken insanlar bu sistemin altında ezilmeye ancak şartları gereği çalışmaya devam ederler. Dizi bize her bir birey üzerinden hayatta kalmak için, para kazanmak için her şey yapmak zorundasın yoksa sistem olarak seni dışlarım ve hem fakir hem de eğitim vermediğim için ileride hiçbir şey olmaya devam edeceğin insan olarak kalmana neden olur diye özetliyor. Düşünün ki 11 yaşında bir çocuk kendine kariyer olarak torbacılığı uygun bulabiliyor. Aynı zaman da kapitalizm sistem eleştirisi olarak bireylerin üzerinde yapmış olduğu etkileri vurgularken seks, cinsiyet ayrımcılığı, şiddet, umursamamazlık, eğitim şansının olmaması, sağlık sisteminin zenginden yana olması, yaşanan çevreye uygun olarak tam bir belirsiz gelecek kaygısı anlatımına soyunuyor. Bunları okuduğunuz da ise ama Türkiye’de biz bunları yaşamıyoruz ki bizim hayatımız böyle değil ki diye hemen düşünmeye başlıyorsunuz. Oysa unutulmaması gereken dizinin anlattığının ABD vatandaşlarının bugünü olması ve bizim üzerimizdeki etkilerinin biraz daha farklı olduğudur. Kısaca özetlemek gerekirse bizler son 30 senedir kapitalist sistem ile birlikte yaşamaya başladık gerçek anlamı ile. Bunun sonucunda önce Birey hayatımız değişmeye başladı. Artık kendimizi tanıtırken markalarımızı, teknolojik aletlerimizi veya sahip olunan ama aslında bizi anlatmayan materyallerin arkasına sığındık. Şöyle düşünün 1970 lı yıllarda mahallelerimiz ve tanıdıklarımız mevcuttu ama bugün sözde korumalı sitelerimiz ama karşı komşuyu tanımadığımız ortamlar söz konusu. Yani yabancılaşmayı tanıdık. Bugün Türkiye’de ciddi bir uyuşturucu veya madde kullanımı söz konusuyken eskiden bu kadar yoktu. Çünkü zorlu hayattan kaçış, yalnızlık veya amaçsızlık nedenleri ile bugün insanlar ciddi oranda madde kullanımını gerçekleştiriyorlar. Bugün İstanbul’un belirli semtlerinde torbacılık inanılmaz para kazandıran bir meslek olmuşsa eğer buna dikkat çekmemiz gerekmekte aynı zamanda. Benzer durum dizide 11 yaşında çocuğun kariyer olarak kendine bu mesleği seçmesi olarak vuku buluyor.
Gelelim cinsellik ve alt başlık olarak cinsel saldırı konusuna; dizi bu konuda sanki taşları kafanıza vura vura ilerliyor. Gerçi durum biraz ABD ye göre işlenmiş olsa bile kapitalizm ile birlikte gelen sınırsız özgürlük ve bunun insanlar veya toplum yargıları ile birlikte bir baskı aracı olarak kullanılması da işleniyor. Düşünün ki 12-14 yaş arasında ilk cinsel deneyimini yaşayan bir neslin ne kadar doğru veya verimli bir evebeyin olma şansı olabilecektir. Katı ahlakçı olmamam ve insanlar istediklerini yapabilir diye düşünsem de mantık olarak bir şeyi yapmadan önce en azından doğru bir eğitimin alınması ve bunun toplum baskısı ile değil özgür irade ve düşünerek yaşanması taraftarıyım. Konuya örnek olarak 13 yaşında kızın hala bakire olmasını dert etmesini, evli olsa bile kendi beğendiği insanlarla düşünmeden birlikte olması, açık evlilikler kişisel tercihler olarak irdeleniyor. Peki kapitalizm bu konuda günümüzde ne düşünüyor. Elbette her şeyde olduğu gibi sınırsız bir özgürlük alanı ancak es geçilen nokta aynı zamanda insanlar üzerinde oluşturduğu yıkıcı psikolojik etkileri size göstermemek için ya da saklayarak göstermek için gizlediklerinin olduğunu söylemiyor. Dizi ise bunu bütün samimiyeti ile yansıtıyor. Türkiye’de ise günümüzde yaşanan durum eski örf,adet veya kültürümüz ile doğru bir şekilde evrimleşmediği için yaşanan durumları rahatlıkla 3. Sayfa haberleri olarak görebiliyoruz. Kadınlara uygulanan şiddet, tecavüz, sınırlama getirmek, düşüncelerine önem vermemek aynı zaman da erkeklere sunulan tam bir kapitalist serbestlik. Bugün bir çok özel yerleşkenin numaralandırılırken her bir bölümde farklı bir kadın ve evi var aslında düşüncesi, erkeklerin bu hizmeti almasını kolaylaştıran günlük ev kiralama sistemi, kadınlara davranış biçiminde eski saygının kalmaması ve yerine şiddetin almasını görebiliyoruz. Toplum bir yandan yeni sisteme adapte olurken bir yandan da eski düşünceleri arasında sıkışıp kaldığı için kadın cinayetlerinde yaşanan artışı rahatlıkla gözlemleyebiliyoruz. Bu durumu ataerkil düşünce yapısı ile irdelemek ise aslında var olan gerçeği görmemek ve üzerini kapamak olarak algılanabileceğini unutuyoruz.
Eğitim konusu da ayrı bir dert aslında, dizide okulun iki aşaması gösteriliyor. Anlattığım zaman ne kadar da günümüz Türkiye’sini gösterdiğini rahatlıkla anlayabiliyoruz. Bir tarafta devlet okulu ve bunun aynı zamanda varoş bölgelerindeki durumu çok güzel özetleniyor. Şiddetin olduğu, okula sadece mecbur oldukları için giden gençler, nasılsa bunlardan bir şey olmaz yaklaşımı ile gününü geçiren öğretmenler, diğer yandan parası olduğu için günün şartlarına göre en iyi eğitim alarak var olan seviye farkını iyice açan genç bireyler. Peki bugün Türkiye’de sizce de benzeri bir durum yaşanmıyor mu? Bir tarafta çocuklarımızı gönderdiğimiz kolejler diğer yanda ise eğitim vermeye çalışma çabasında görünümlü devlet okulları. Eğitim sisteminden yola çıkarak bir eleştiri yapmak amacım değil ancak bir üniversite de okumak isteyen dizi karakteri zeki olmasına rağmen burs edinmeme durumunda hem topluma hem de ilerde çalışma hayatına katılma şansını parasızlık nedeni ile kaybedecek durumlara gelmesi buna en iyi örnek diye bakıyorum. Sizin paranız var ve okuyorsunuz ancak geleceğiniz size kalmışken, parası olmayan ancak hem topluma hem de ülkeye bir katma değer katacak bir bireyin dışlanması, hor görülmesi ve sonuçta sistemin kabul etmemesi normal karşılanıyor işte bu sistemde.
Sağlık sistemi konusu ise yavaştan bizim ülkemizde de oluşmaya başlayan durum. Eğer sosyal sigortan ve özel sağlık sigortan mevcutsa kapitalizm sana bakar. Diğer türlü ölmen, sağlıksız olman sistemin umurunda değildir. Yani yaşam hakkın aslında kazandığın paraya ve geleceği düşünerek oluşturduğun sağlık sigorta yatırımına bağlıdır. Günümüzde devletin sağlık sisteminden belirli alanlar haricinde çıkmaya başlaması, sistemin tamamı ile paranıza uygun özel hastanelerin kontrolüne girmesi, ilaç firmalarının istekleri doğrultusunda bazı önemli kararların alınması v.b. derken bireylerin kendi sağlıklarının ödedikleri vergi ve sigorta primlerinin karşılayamayacakları bir duruma gelmesi. Dizi bunu inanılmaz bir şekilde irdeliyor ve her şeyin aslında senin cebinin büyüklüğü kadar doğru ilerleyeceği diğer yandan ise ancak ölüm kalım durumu söz konusu olduğunda o da imkanlar dahilin de belirli bir süre yardım edileceği konusunda bir ders veriyor.
Kişisel ilişkiler ve toplumun genelini belirleyen bağlar konusu ise her zaman için kapitalizmin sevmediği, bir çıkarın bulunmuyorsa hiçbir şey yapma ve senden önemli asla biri yoktur felsefesi öyle güzel işleniyor ki anlatmak bile eksik kalır kanımca ama elimden geldiğince belirtmeye çalışacağım. Dizide neredeyse baş karakter olan baba figürü bu konuda bir ders niteliğinde. Sadece kendini düşünen, kendi için çocuklarını hapse bile gönderebilecek bir kişi. Bunu yaparken hayatta ders alsınlar ve öğrensinler diye kendince bir düşünce oluşturmuş birey. Tam bir kapitalist birey aslında. Sistem de her zaman için sadece kendini düşün, kendinden önemli hiçbir şey yoktur diye empoze eder bu sayede ayrılmış bireyleri kolayca etki altına almak ister. Aile, çevre insanlar, toplum ya da sizin için önemli olabilecek her şeyi yıkmak ister. Ne kadar farklı birey o kadar fazla ürün satmaktan tutunda, etki altına alayım, birlik oluşturmayayım ve bana karşı uyanmasınlar düşüncesini uygulatmaya çalışır. Sonuçta bireyler psikolojik olarak rahatsız, toplumda kendi çıkarlarından başka bir şeyi düşünmeyen bir asalak organizma olarak ortaya çıkarlar. Aklınıza gelebilecek durum yukarıda örneğini vermiş olduğum yalnızlık ve çevreyi tanımama durumu olarak ele alınabilir. Bizler bugün tam bir yalnızlıklar kalesi olan iyi veya kötü evlerimizde yarın kazanacaklarımızı düşünerek vaktimizi harcarken, yanı başımızda yaşanan belki el atsak düzeltebileceğimiz yardım edebileceğimiz yakın çevremizle yaşıyoruz. Bu nokta o kadar ileri duruma gelmiş durumdaki ABD de artık aileler çatırdamaya, insanlar boşanmaya, arkadaşlar görüşmemeye ya da kendi hırsları nedeni ile insanları yakın ya da uzak fark etmez ezme üstün olma durumlarına kadar gelmiş bulunmakta. Bugün Türkiye’de artan boşanma davaları, arkadaş çevrelerinin sakat veya temelsiz ilişkileri, ailelerin dağılma ve kopuş emareleri göstermeleri işte tam olarak buna örnek olarak verebileceğimiz durumu göstermekte.
Diziden yola çıkarak kapitalizmi eleştirerek Türkiye’de yaşanmaya başlayan ve ileride daha kesin olarak göreceğimiz etkilerini anlatmak istediğim yazımı fazla uzatmak istemiyorum. Kendinizde çevrenizi ve ülkemizi gözlemleyerek rahatça anladığınız gibi bekli sanayileşme, üretim, teknoloji, bilim v.b. konularda gelişme aşamasında olsakta birey ve toplum yapısı olarak çok daha hızlı evrimleşmeye başladığımızı artık kabul etmemiz ve buna biraz olsun dur dememiz gerektiğini anlamamız gerekiyor. Gelecekte birbirimize silah çekip, kafayı bulmuş veya davranış bozukluğu haplarını tüketen bir ülke insanı olmak istemiyorsak bir şeylere dur dememiz gerekiyor. Bu toplum bir çok evreyi yaşamadan vahşi kapitalizm direkt olarak sonuçları ile bugün yüzyüze gelmesi nedeni ile ne çözüm bulabiliyoruz ne de aslında doğru olarak hastalıklarımızı anlayabiliyoruz. Sadece bugünü bitirmeyi ve televizyonlarımızın karşısında aslında bulundukları toplumu ayna olarak yansıtan ama gelecekte bizimde durumumuzu anlatan dizilerin karşısına geçiyoruz.

Kendinizi vahşi kapitalizmden biraz olsun uzak tutabilmeniz dileği ile.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder