Günümüzün en büyük eğlencesi ve bizlerin sıkı sıkıya
takipçisi olduğumuz diziler üzerine biraz yazmak, fikir yürütmek aynı zaman da
toplumumuz üzerine çıkarımlar yapmak yerinde olur diye düşünüyorum. Amacım
aslında dizilerden yola çıkarak yaşadığımız toplumu bugün veya yakın gelecekte
etkileyebilecekleri noktaları kendimce anlatmak. Tabi bunu yaparken cosby
ailesini örnek vermemiz uygun olmaz. Ne de olsa hem günümüzü yansıtmaması hem
de yaşadığımız bu vahşi kapitalizm dünyasında yakın gelecekte yaşayacaklarımıza
en uygun olabilecek diziyi de Shamless olarak belirledim. Diziyi Türkiye de
yayınlayan kanal e2 kanalı. Buradan takip ederseniz eğer Rtük yayın ilkeleri
nedeni ile bir çok sahneyi kaçıracağınız için hem konuyu anlayamazsınız hem de
benim vereceğim çıkarımları anlamanız mümkün olmayacaktır. Ancak özellikle
imkanlar dahilin de internetten indirerek ya da dizi kanallarından izleme
şansınız olması durumunda gerçekçi bir toplum ve birey eleştirisi sunan bu
gözde diziyi daha iyi anlayabileceksiniz. Yavaştan konumuza girmeye başlayalım
artık.
Öncelikle kapitalizm nedir ve günümüze etkileri nelerdir
bunu anlatarak başlayayım ki düşüncelerinizi oluştururken dikkat etmeniz
gereken noktalara daha iyi bakış açınızı yerleştirebilme imkanınız olsun.
Kapitalizm; genel olarak muazzam ölçüde biriken sermaye
artışı ile kar gayretine bağlı ilerleyen teşebbüs zihniyeti, teknolojik olarak
gelişmeyi, kredi ve sermaye piyasasının birlikte çalışması olarak
özetlenebilir. Ancak uygulamada, servet birikimi ile birlikte sınırsız kazanç
ve sömürü hırsının getirdiği ekonomik sistem olarak açıklayabiliriz. Burada
belirtilmek istenen; benim bir firmam ve düşüncemin olması, bunu ticari hayata
sokmam, sonrasında bu ürünü veya teknolojik materyali üretmek için insanları
uzun saatler boyunca çalıştırmam,
kişilerin haklarını vermeyerek aynı zaman da ürettiğim ürün/meta/teknolojik aletin
alıcısı konumuna getirmem. Peki yaşadığımız ülkeye örnek vererek bunu nasıl
anlatabiliriz. En yakın acı kapitalizm örneği SOMA madenlerinde kaybettiğimiz
madencilerimizin durumudur. Firma teknolojik olarak imkanlar dahilinde var olan
koruyucu yapıyı tesis etmez ve karını maksimize eder, insanları normalin
üzerinde saatlerde çalıştırır, dayı sistemi ile ellerinde olabilecek haklarını
olabildiğince vermemeye çalışır sonuçta firma ve ortakları kar ederken insanlar
bu sistemin altında ezilmeye ancak şartları gereği çalışmaya devam ederler.
Dizi bize her bir birey üzerinden hayatta kalmak için, para kazanmak için her
şey yapmak zorundasın yoksa sistem olarak seni dışlarım ve hem fakir hem de
eğitim vermediğim için ileride hiçbir şey olmaya devam edeceğin insan olarak
kalmana neden olur diye özetliyor. Düşünün ki 11 yaşında bir çocuk kendine
kariyer olarak torbacılığı uygun bulabiliyor. Aynı zaman da kapitalizm sistem
eleştirisi olarak bireylerin üzerinde yapmış olduğu etkileri vurgularken seks,
cinsiyet ayrımcılığı, şiddet, umursamamazlık, eğitim şansının olmaması, sağlık
sisteminin zenginden yana olması, yaşanan çevreye uygun olarak tam bir belirsiz
gelecek kaygısı anlatımına soyunuyor. Bunları okuduğunuz da ise ama Türkiye’de
biz bunları yaşamıyoruz ki bizim hayatımız böyle değil ki diye hemen düşünmeye
başlıyorsunuz. Oysa unutulmaması gereken dizinin anlattığının ABD
vatandaşlarının bugünü olması ve bizim üzerimizdeki etkilerinin biraz daha
farklı olduğudur. Kısaca özetlemek gerekirse bizler son 30 senedir kapitalist
sistem ile birlikte yaşamaya başladık gerçek anlamı ile. Bunun sonucunda önce Birey
hayatımız değişmeye başladı. Artık kendimizi tanıtırken markalarımızı,
teknolojik aletlerimizi veya sahip olunan ama aslında bizi anlatmayan
materyallerin arkasına sığındık. Şöyle düşünün 1970 lı yıllarda mahallelerimiz
ve tanıdıklarımız mevcuttu ama bugün sözde korumalı sitelerimiz ama karşı
komşuyu tanımadığımız ortamlar söz konusu. Yani yabancılaşmayı tanıdık. Bugün
Türkiye’de ciddi bir uyuşturucu veya madde kullanımı söz konusuyken eskiden bu
kadar yoktu. Çünkü zorlu hayattan kaçış, yalnızlık veya amaçsızlık nedenleri
ile bugün insanlar ciddi oranda madde kullanımını gerçekleştiriyorlar. Bugün
İstanbul’un belirli semtlerinde torbacılık inanılmaz para kazandıran bir meslek
olmuşsa eğer buna dikkat çekmemiz gerekmekte aynı zamanda. Benzer durum dizide
11 yaşında çocuğun kariyer olarak kendine bu mesleği seçmesi olarak vuku
buluyor.
Gelelim cinsellik ve alt başlık olarak cinsel saldırı
konusuna; dizi bu konuda sanki taşları kafanıza vura vura ilerliyor. Gerçi
durum biraz ABD ye göre işlenmiş olsa bile kapitalizm ile birlikte gelen
sınırsız özgürlük ve bunun insanlar veya toplum yargıları ile birlikte bir
baskı aracı olarak kullanılması da işleniyor. Düşünün ki 12-14 yaş arasında ilk
cinsel deneyimini yaşayan bir neslin ne kadar doğru veya verimli bir evebeyin
olma şansı olabilecektir. Katı ahlakçı olmamam ve insanlar istediklerini
yapabilir diye düşünsem de mantık olarak bir şeyi yapmadan önce en azından
doğru bir eğitimin alınması ve bunun toplum baskısı ile değil özgür irade ve
düşünerek yaşanması taraftarıyım. Konuya örnek olarak 13 yaşında kızın hala
bakire olmasını dert etmesini, evli olsa bile kendi beğendiği insanlarla
düşünmeden birlikte olması, açık evlilikler kişisel tercihler olarak irdeleniyor.
Peki kapitalizm bu konuda günümüzde ne düşünüyor. Elbette her şeyde olduğu gibi
sınırsız bir özgürlük alanı ancak es geçilen nokta aynı zamanda insanlar
üzerinde oluşturduğu yıkıcı psikolojik etkileri size göstermemek için ya da
saklayarak göstermek için gizlediklerinin olduğunu söylemiyor. Dizi ise bunu
bütün samimiyeti ile yansıtıyor. Türkiye’de ise günümüzde yaşanan durum eski
örf,adet veya kültürümüz ile doğru bir şekilde evrimleşmediği için yaşanan
durumları rahatlıkla 3. Sayfa haberleri olarak görebiliyoruz. Kadınlara
uygulanan şiddet, tecavüz, sınırlama getirmek, düşüncelerine önem vermemek aynı
zaman da erkeklere sunulan tam bir kapitalist serbestlik. Bugün bir çok özel
yerleşkenin numaralandırılırken her bir bölümde farklı bir kadın ve evi var
aslında düşüncesi, erkeklerin bu hizmeti almasını kolaylaştıran günlük ev
kiralama sistemi, kadınlara davranış biçiminde eski saygının kalmaması ve
yerine şiddetin almasını görebiliyoruz. Toplum bir yandan yeni sisteme adapte
olurken bir yandan da eski düşünceleri arasında sıkışıp kaldığı için kadın
cinayetlerinde yaşanan artışı rahatlıkla gözlemleyebiliyoruz. Bu durumu
ataerkil düşünce yapısı ile irdelemek ise aslında var olan gerçeği görmemek ve
üzerini kapamak olarak algılanabileceğini unutuyoruz.
Eğitim konusu da ayrı bir dert aslında, dizide okulun iki
aşaması gösteriliyor. Anlattığım zaman ne kadar da günümüz Türkiye’sini
gösterdiğini rahatlıkla anlayabiliyoruz. Bir tarafta devlet okulu ve bunun aynı
zamanda varoş bölgelerindeki durumu çok güzel özetleniyor. Şiddetin olduğu,
okula sadece mecbur oldukları için giden gençler, nasılsa bunlardan bir şey
olmaz yaklaşımı ile gününü geçiren öğretmenler, diğer yandan parası olduğu için
günün şartlarına göre en iyi eğitim alarak var olan seviye farkını iyice açan
genç bireyler. Peki bugün Türkiye’de sizce de benzeri bir durum yaşanmıyor mu? Bir
tarafta çocuklarımızı gönderdiğimiz kolejler diğer yanda ise eğitim vermeye
çalışma çabasında görünümlü devlet okulları. Eğitim sisteminden yola çıkarak
bir eleştiri yapmak amacım değil ancak bir üniversite de okumak isteyen dizi
karakteri zeki olmasına rağmen burs edinmeme durumunda hem topluma hem de
ilerde çalışma hayatına katılma şansını parasızlık nedeni ile kaybedecek
durumlara gelmesi buna en iyi örnek diye bakıyorum. Sizin paranız var ve
okuyorsunuz ancak geleceğiniz size kalmışken, parası olmayan ancak hem topluma
hem de ülkeye bir katma değer katacak bir bireyin dışlanması, hor görülmesi ve
sonuçta sistemin kabul etmemesi normal karşılanıyor işte bu sistemde.
Sağlık sistemi konusu ise yavaştan bizim ülkemizde de
oluşmaya başlayan durum. Eğer sosyal sigortan ve özel sağlık sigortan mevcutsa
kapitalizm sana bakar. Diğer türlü ölmen, sağlıksız olman sistemin umurunda
değildir. Yani yaşam hakkın aslında kazandığın paraya ve geleceği düşünerek
oluşturduğun sağlık sigorta yatırımına bağlıdır. Günümüzde devletin sağlık sisteminden
belirli alanlar haricinde çıkmaya başlaması, sistemin tamamı ile paranıza uygun
özel hastanelerin kontrolüne girmesi, ilaç firmalarının istekleri doğrultusunda
bazı önemli kararların alınması v.b. derken bireylerin kendi sağlıklarının
ödedikleri vergi ve sigorta primlerinin karşılayamayacakları bir duruma
gelmesi. Dizi bunu inanılmaz bir şekilde irdeliyor ve her şeyin aslında senin
cebinin büyüklüğü kadar doğru ilerleyeceği diğer yandan ise ancak ölüm kalım
durumu söz konusu olduğunda o da imkanlar dahilin de belirli bir süre yardım edileceği
konusunda bir ders veriyor.
Kişisel ilişkiler ve toplumun genelini belirleyen bağlar
konusu ise her zaman için kapitalizmin sevmediği, bir çıkarın bulunmuyorsa hiçbir
şey yapma ve senden önemli asla biri yoktur felsefesi öyle güzel işleniyor ki
anlatmak bile eksik kalır kanımca ama elimden geldiğince belirtmeye
çalışacağım. Dizide neredeyse baş karakter olan baba figürü bu konuda bir ders
niteliğinde. Sadece kendini düşünen, kendi için çocuklarını hapse bile
gönderebilecek bir kişi. Bunu yaparken hayatta ders alsınlar ve öğrensinler
diye kendince bir düşünce oluşturmuş birey. Tam bir kapitalist birey aslında. Sistem
de her zaman için sadece kendini düşün, kendinden önemli hiçbir şey yoktur diye
empoze eder bu sayede ayrılmış bireyleri kolayca etki altına almak ister. Aile,
çevre insanlar, toplum ya da sizin için önemli olabilecek her şeyi yıkmak
ister. Ne kadar farklı birey o kadar fazla ürün satmaktan tutunda, etki altına
alayım, birlik oluşturmayayım ve bana karşı uyanmasınlar düşüncesini
uygulatmaya çalışır. Sonuçta bireyler psikolojik olarak rahatsız, toplumda
kendi çıkarlarından başka bir şeyi düşünmeyen bir asalak organizma olarak
ortaya çıkarlar. Aklınıza gelebilecek durum yukarıda örneğini vermiş olduğum yalnızlık
ve çevreyi tanımama durumu olarak ele alınabilir. Bizler bugün tam bir yalnızlıklar
kalesi olan iyi veya kötü evlerimizde yarın kazanacaklarımızı düşünerek
vaktimizi harcarken, yanı başımızda yaşanan belki el atsak düzeltebileceğimiz yardım
edebileceğimiz yakın çevremizle yaşıyoruz. Bu nokta o kadar ileri duruma gelmiş
durumdaki ABD de artık aileler çatırdamaya, insanlar boşanmaya, arkadaşlar
görüşmemeye ya da kendi hırsları nedeni ile insanları yakın ya da uzak fark
etmez ezme üstün olma durumlarına kadar gelmiş bulunmakta. Bugün Türkiye’de
artan boşanma davaları, arkadaş çevrelerinin sakat veya temelsiz ilişkileri,
ailelerin dağılma ve kopuş emareleri göstermeleri işte tam olarak buna örnek
olarak verebileceğimiz durumu göstermekte.
Diziden yola çıkarak kapitalizmi eleştirerek Türkiye’de
yaşanmaya başlayan ve ileride daha kesin olarak göreceğimiz etkilerini anlatmak
istediğim yazımı fazla uzatmak istemiyorum. Kendinizde çevrenizi ve ülkemizi
gözlemleyerek rahatça anladığınız gibi bekli sanayileşme, üretim, teknoloji,
bilim v.b. konularda gelişme aşamasında olsakta birey ve toplum yapısı olarak
çok daha hızlı evrimleşmeye başladığımızı artık kabul etmemiz ve buna biraz
olsun dur dememiz gerektiğini anlamamız gerekiyor. Gelecekte birbirimize silah
çekip, kafayı bulmuş veya davranış bozukluğu haplarını tüketen bir ülke insanı
olmak istemiyorsak bir şeylere dur dememiz gerekiyor. Bu toplum bir çok evreyi
yaşamadan vahşi kapitalizm direkt olarak sonuçları ile bugün yüzyüze gelmesi
nedeni ile ne çözüm bulabiliyoruz ne de aslında doğru olarak hastalıklarımızı
anlayabiliyoruz. Sadece bugünü bitirmeyi ve televizyonlarımızın karşısında
aslında bulundukları toplumu ayna olarak yansıtan ama gelecekte bizimde durumumuzu
anlatan dizilerin karşısına geçiyoruz.
Kendinizi vahşi kapitalizmden biraz olsun uzak tutabilmeniz
dileği ile.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder