John Q ve Sağlık Sisteminin Geleceği - Bloklu-Yorum

Son Haber

21 Eylül 2015 Pazartesi

John Q ve Sağlık Sisteminin Geleceği


Hayatımızda eğer bir evlat sahibiysek, o evlattan daha önemli hiçbir şeyin olmadığını biliriz. Bizim anne ve babamız için biz ne kadar önemliysek, bizim çocuğumuzun da bizim için ne kadar vazgeçilmez olduğunu unutmamızın imkânı yoktur. Hayat bizi bazen gerçek dramların içinde dener. Bu denemeler sırasında kimimiz sistem ile mücadele veririz, kimimiz kendi içimizde inançlarımız doğrultusunda kararlar almak zorunda kalırız. Evlat kaybetmek, sırasız ölüm, canınızdan canın terki diyar etmesi düşünceleri bile insanın,bu acılar ile baş edebilmek için vereceği en büyük acılar silsilesidir. Hayatınızın her anını bunu düşünerek, bu kaybı hatırlayarak geçirir. Evdeki bir obje, odadaki bir detay, bakılan fotoğraflar ve hatta bir yemeğin kokusu bile size kaybettiğiniz çocuğunuzu hatırlatmak için bahane olur. İşte tam olarak bu durumu hem de işlediği konu itibarı ile günümüz sağlık sistemini de eleştirerek çok güzel olarak irdelemiş bir filmden bahsetmek istiyorum. Umarım böyle acılar yaşamamış ve okuduğunuzda size kötü anıları hatırlatmamış olurum.

John Q, bir babanın kalbi rahatsız olan, eğer kalp bulunmaz ve ameliyat gerçekleşmezse ölecek olmasını kabul etmeyerek, bir hastanenin acil servisini içinde doktor ve hastalar ile birlikte rehin almasını anlatmaktadır. Bu anlatım sırasında insan ilişkileri, sağlık sistemi, medya, polis, hastane yönetimlerinin tepkilerini çok güzel işlemektedir. İzlemenizi önemle söylemek isterim.

Benim bu yazıyı yazma nedenim ise tamamı ile günümüz sigorta firmalarının lobi çalışmaları ve büyük firmaların hastane veya ilaç hizmetlerinin devlet tarafından değil sizin kendi cebinizden karşılama miktarının her gün biraz daha artması üzerine. Filmi izlemeye başladığım andan itibaren sorguladığım yegane şey ben bu babanın yerinde olsam ve çocuğum gözlerimin önünde biraz daha soğuyarak ölmesini izlesem nasıl bir tepki verirdim oldu. Hepimiz izledikten sonra benzer bir tepkiyi vereceğimizi biliyoruz. Bizler yaşadığımız devletlerin bir çeşit para makineleriyiz. İster kendi kazançlarımızdan ister çalıştığımız firmalara oluşturduğumuz katma değerden dolayı her anımız aslında biraz da devlet için çalışmaya dayalı. Ödediğimiz vergiler, aldığımız ürünler veya yaptığımız herhangi bir mali kaynaktan devlete para gitmesini kabul ediyoruz. Bu vatandaşların yapmaları gereken normal bir davranış. Sonuçta bunun adına da kamu diyoruz. Hepimiz bir devletin vatandaşı isek hepimiz için en önemlisi bizleri yaşatan ülke için ödemelerde bulunmalı ve bunları yine bizlerin iyi bir hayat yaşaması için harcanacağına olan güvenimizin oluşmuş olması gerektiğine inanıyoruz. Kapitalist daha doğrusu artık vahşi kapitalizm olarak adlandırılan ve şirketlerin güdümünde kararlar alan devlet politikaları sayesinde insan yaşamının bir önemi bulunmuyor. Elbette cebinizde paranız yoksa. Hastanelerde görevli doktorların mesleğe başlarken ettikleri bir yemin var bildiğiniz gibi. Hipokrat yemini hasta olan bir insanı tedavi edeceksin der. Doktorluğun ve doktorlar sayesinde ayakta kalan, yaşam şansı olan hastanelerin de yegâne işlerinin bizleri hayatta tutmak olması gerekirken, artık birer ticari firma haline gelmiş olan sağlık hizmetleri veren kurumlar sizi daha muayene etmeden önce sigorta kaydınıza bakmaktadır. Bu inceleme sonrasında oluşturulan sistem sayesinde hangi tür sigortanız olduğu, hangi tetkiklerin yapılabileceğini, ödeyebileceğiniz miktarları görebilmektedir. Örnek vermek gerekirse devlet hastaneye kararlaştırılmış her işlem için ne kadarlık ücret ödeyeceğini belirler. Hasta ise kalan ödenmeyen kısmı ödemekle yükümlüdür. Aksi taktir de işleminiz yapılmayacaktır. Acil olarak ambulans ile getirilmiş hastaların haricinde hastane size bakmak sizinle ilgilenmekle yükümlü değildir.(ki bu durumda az da olsa kalan devlet hastanelerine götürülmektesiniz) Siz ise devlet sigortası ve özel sigortanızın belirlediği poliçe durumuna uygun olarak sağlık sisteminden yararlanırsınız. Filmde ABD de doktorların bunu görebildikleri ve buna uygun olarak ilgilenmeleri sonucunda hasta olan çocuğun daha önceden de anlaşılabilecek rahatsızlığının son ana kadar anlaşılmaması durumu da işlenmektedir. Bir tarafta acı bir durum içerisindeki insan ile bu durumdan kendi belirlediği kazancı elde etmeye çalışan kurum karşı karşıya gelmiştir. Doktor hastane kurallarına riayet etmeyerek size baksa meslekten men cezası ya da en iyisi işinden olma durumu ile karşılaşacaktır. Devlet kendince ödeyebileceği miktarı verdiğini düşünmekte, kurum ise bir ticari müessese olması nedeni ile belirlediği hizmet rakamını size bildirmekte ve eğer karşılayamayacak durumdaysanız kibarca ama kati bir şekilde başka bir hastaneye gitmenizi istemektedir.

Gelin biraz da şöyle düşünelim. Kendinizi bırakın, sorumluluklarınızı bırakın sadece akıl ve vicdan ile düşünün ki ortaya konan evladınızın yaşamı. Sizin bütün iş hayatınızı, özel hayatınızı ve hatta içsel hayatınızı bile feda edeceğiniz bir yaşam söz konusu ancak hastane için sadece bir para kazanma aracı. Elinizde bu durumu değiştirecek bir güç yok. Tamamı ile sistemin çarkları arasında yaşam veya ölüm mücadelesi vermeniz gerekiyor. Bürokratik işlemleri aşmanız lazım ki hastane yönetimleri sizinle muhatap olmazlar bunun için sinirleri alınmış eleman çalıştırırlar. Amaç sizi iyileştirmektir elbette ancak bunu yaparken sizin cebinizdeki para oranında sağlayacaklardır. Yoksa sadece istatistikî bir numara olmaktan ileri gitmeyecektir sizin ya da evladınızın yaşamı. (Türkiye’deki çocuk ölümleri oranı gibi bir yazı okuruz ancak hangi şartlarda bu çocukların yaşamlarını kaybettiklerini bilmeyiz. Toplumda huzurlu bir şekilde yaşamına devam eder.)
Evet, bugün bizim ülkemizde de başlayan kişisel sağlık sigortası, özel sigorta veya devlet sigortası adı altında lanse edilen ama aslında sadece sizin yaşam ve ölüm kararınızı vereceğiniz evraklar sistemi bizi bir yol ayırımına getirecektir bir gün.

Film bunu öyle güzel işler ki, siz sonunda sadece ağlamak istersiniz. Başınızı çevirip önünüzde oyuncakları ile oynayan çocuğunuza bakarak, sıcak, huzurlu, mutlu ve en önemlisi o an için sağlıklı olduğunuzun bilinci ile şükredersiniz. Ta ki ciddi bir rahatsızlık yaşadığınız ve sonuçta sistem ile mücadeleye başlayacağınız ana kadar mutlu olacak olmanızı düşünürsünüz.

Bu yaşadığımız ve artık devletlerin değil devasa uluslar arası firmaların belirlediği kurallara uygun yaşayacak insanlar olarak, çok dikkatli olmamız ve hem kendimizi, hem evlatlarımızı hem de komşumuzu düşünmemiz gerektiğinin bilincinde olmalıyız diye düşünüyorum.
Sağlık elimizden gidene kadar değerini tam olarak bilmediğimiz en önemli konunuz olduğunu unutmayın. 

Yaşam filmlerdeki gibi mutlu sonla bitmez her zaman. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder